Serceşme

Hünkar Hacı Bektaş Veli'yi, Alevi İnancını tüm Yönleri ile tanıtmak,anlatmak,Işığını yaymak amacıyla kurulmuş bilgi birikim ve paylaşım Platformdur.

Hacı Bektaş Velî Horsan’ın Nîşâbûr şehrinde doğmuştur. Babası İbrahim Sani annesi Hâtem Hatun’dur. Yaşadığı tarihler hakkında farklı bilgiler bulunmaktadır. Yaklaşık söylemek gerekirse 1209 ile 1337 tarihleri arasında yaşadığı kaynaklarda belirtilmektedir[1]. İlk eğitimini Ahmet Yesevi’nin halifesi Lokman Perende’den almıştır. Daha küçük yaşta iken gösterdiği kerâmetlerle etrafındakileri hayrette bırakmıştır. Velâyetnâme’ye göre, Ahmed Yesevî tarafından Anadolu’ya insanları irşâd etmesi için gönderilmiştir. Anadolu’ya gelişi 1271 tarihindedir. Aşıkpaşazâde tarihine göre kardeşi Menteş ile önce Baba İlyas’a daha sonra Kayseri ve Kırşehir’e gelmiş, Menteş tekrar kendi memleketine dönerken Larende’de (Karaman) veya Sivas’ta şehit olduğu bilinmektedir. Buna rağmen kardeşi olmadığı yönünde de bilgiler vardır. Hz. Pîr’in babası Sultan İbrahim Sânî’nin vefâtında, kendisine onun yerine sultan olmasının teklif edildiği, onun bu teklifi reddederek bu mevkii amcası Hasan’a bıraktığı ve bir dergâhta kırk yıl halvet olup kendisini insanlardan çektiği de Vilâyetnâmelerde kayıtlıdır.

Hacı Bektaş Velî ise bugünkü Hacı Bektaş ilçesi olan o günkü adıyla Suluca Karahöyük denilen yere gelir, İdris Hoca ve eşi Fatma Nuriye (Kadıncık Ana’nın) evine yerleşir. Gün geçtikçe ünü her yere yayılır. Hayatı ile bilgilerin önemli bir kısmına Velâyetnâme adlı eserden ulaşıyoruz. Bu eserde yaşamı, çevresinde bulunan insanlar, çeşitli hikâyeler, değerli sözleri yer almaktadır. Kendisi hakkında: “Horasan erenlerindenim, aslım Muhammed soyundandır. Türkistan’dan geliyorum, İbrahim el Sâni denilen Seyyid Muhammed’in soyundanım. İbrahim el Sâni, Musa-i Sâni oğludur. Musa-i Sâni İbrahim el Mücab’dır onun babası İmam Musa-i Kâzım’dır” sözler bulunmaktadır.

Hacı Bektaş Velî’nin bir soy zinciri vardır, yani kimin soyundan geldiği

yazılıdır, bir de yol zinciri vardır kimden el alarak peygambere ulaştığıdır. Anadolu’ya geldiği zaman halk büyük bir bezginlik içindeydi. Selçuklu devleti zayıflamış, oldukça İran etkisinde kalmıştı. Sarayda Türk dili konuşulmaz olmuş, Türk âdet ve törelerini unutmuşlardı. İran saraylarındaki yaşayışı taklit etmekteydiler. Aralıksız devam eden Moğol akınları karşısında Sivas ve Kayseri’yi kaybetmişler Anadolu halkı kılıçtan geçirilmişti. Moğolların başında bulunan Hülâgü Han Selçukluları vergiye bağlamıştı. Bu şartlarda yaşamak zorunda kalan Anadolu halkı ne yapacağını şaşırmış ümitsiz çaresizlik içinde kıvranır olmuştu. Adil bir devlet yönetiminden, düzenli bir cemiyet hayatından ümidini kesmişti. Halk devamlı bir kurtarıcı bulabilme gayretindeydi. Dış âlemde bulamadıkları huzuru ve sevgiyi bir güneş gibi halkın gönlüne doğan Hacı Bektaş Velî’de bulmuşlardı. Yaşadığı dönemde pek çok insanı aydınlatmış, etrafındaki insanların gönülleri huzuru kavuşmuştu. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keyhüsrev bile Hacı Bektaş Velî’yi saraya davet etmiş, ondan çok etkilenmişti.

Bazı tarihçilerin kabul etmemesine rağmen pek çok kaynakta Osmanlı devletinin kuruluşunda hayır duada bulunduğu, Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşunda bizzat Bursa’da gülbank çektiği yazılıdır. Bu nedenle de Osmanlı Devleti içinde Yeniçerilik, Bektaşîlik ile beraber anılmış uzun bir süre oldukça önemli bir mevkide tutulmuştur. Padişah Orhan Bey, Bursa’da Geyikli Baba Dergâhı’nda derviş gibi hizmet etmiştir. Sarayda dervişler günün yirmi dört saati aralıksız devletin yücelmesi için dua etmişlerdir. Padişahlar zamanının yüce kişilerinin hayır duasını almadan yola çıkmamışlardır. Yeniçeriler gülbanklarının sonunda “Pirimiz üstâdımız Hünkâr Hacı Bektaş Velî demine hü diyelim hü” diyerek anmışlardır. Maaşlarını dahi alırken önce gülbank çekilmiş sonra almışlardır. Yüzyıllarca Yeniçeri Ocağı’nın pîri olarak anılmıştır.

Velâyetnâme’ye göre Osman Bey Bizans tekfurları ile olan kavgaları nedeni ile Sultan Alaaddin tarafından yakalanıp huzuruna getirtilir, cezalandırma bakımından Hacı Bektaş Velî’ye gönderilir. Hacı Bektaş kendisine hayır duada bulunur, affedilmesini, ileride büyük bir imparatorluk kuracağını söyler, tacını, kuşağını, tekbirler. Osmanlı padişahlarının da “Hünkâr” diye anılmasının nedeni de Hacı Bektaş ile olan ilişkisinden kaynaklanmaktadır.

XIII. yy.da yetişmiş ünlü bir düşünür ve gönül adamıdır.
Horasan’ın Nişabur kentinde doğmuştur. Annesi Hatem Hatun, babası Seyyit İbrahim Sani’dir. Ve her ikisi de Türk soyundandır.
Hacı Bektaş Veli’nin çeşitli kaynaklarda doğum ve ölüm tarihleri değişik gösterilmektedir.. Bazı kaynaklarda doğumu 1242, Anadolu’ya gelişi 1270-1280 yıllan arası, ölümü ise 1337 olarak, bazı kaynaklarda ise doğumu 1209, ölümü 1271 olarak yazılmaktadır.
Akılcılığa ve bilime inanan Hacı Bektaş Veli dürüst kişiliğe sahiptir. İlk eğitim ve öğrenimini Türkistan Piri Hoca Ahmet Yesevi kültür ocağından alarak, çok sayıda bilim adamının yetiştiği Horasan’da engin bir bilgi birikimine ve geniş bir dünya görüşüne sahip olmuştur.
Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’ya gelişi, Anadolu Selçuklu Devleti’nin siyasi, ekonomik ve kültürel düzenin bozulduğu, yönetimde bölünmelerin ortaya çıktığı bir devreye rastlamaktadır.
Hacı Bektaş Veli Kırşehir yöresindeki Suluca Karahöyük’e (Hacımköy) yerleşm iş, Orta Anadolu’yu dolaştıktan sonra Anadolu kültürünü, Anadolu insanının gelenek ve göreneklerini özümseyerek yeni bir bilim ve öğreti merkezi kurmuştur.
Burada çok sayıda öğrenci de yetiştiren ve yeniçeri ocağının da piri olarak bilinen Hacı Bektaş Veli Anadolu birliğinin sağlanmasına yardımcı olmuştur . Hacı Bektaş Velî’nin Türk kültürünün sürekliliğini ve yaşamasını sağlayan uygulamalarının başında, Türkçeye verdiği önem gelmektedir. Bektaşîlik, Türkçeyi ibadet dili olarak kullanmış; Türkçe şiir geleneğini kesintiye uğratmadan sürdürmüştür. Farsça ve Arapçanın hâkim olduğu bir dönemde, Türkçeyi ibadet dili olarak kullanmaları, kültür bilincinin en önemli göstergesidir. Onların bu tutumları, Türkçenin gelişmesini ve kalıcılığını sağlamıştır. Hacı Bektaş Velî ve onun öğrencileri, kültürlerarası mücadelede, sürekli ve güçlü bir şekilde yer almasını sağlayarak Türkçenin, büyük destekçileri arasında yer almışlardır.
Ortaya koymuş olduğu birleştirici ve yükseltici öğreti her türlü bağnazlıktan uzak, çağa uyan ilkeler haline gelmiştir. Hacı Bektaş Veli ibadet ve günlük yaşamda kadını erkeğin yanına almıştır. Güzel sanatlara sevecenlikle bakmış, Dergah’ta öğretisini yaşama geçirmiştir.
Makalat, Kitabu’l-Fevaid, Hacı Bektaş’ın Şathiyyesi ve Besmele Tesviri isimli eserlerinin olduğu bilinmektedir. Hacı Bektaş Veli’nin hayatı ve kerametlerini anlatan “Velâyetname” önemli bir eserdir.


Sözleri;
* Okunacak en büyük kitap insandır.
* Komşu hakkı, Allah hakkıdır. Komşu hakkına dokunulmaz; emanete hıyanet edilmez.
* İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
* Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu
* Akıl aya, ilim yıldıza, marifet güneşe benzer.
* Yüreğinin ağırlığıncadır kişinin değeri.
* Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme.
* İnsanın olgunluğu, davranışlarının doğruluğundandır.
* Namahreme bakma, hatır yıkma, başa kakma, dünya için kaygı çekme
* Edep elbisenizi sırtınızdan ölünceye dek çıkartmayınız.
* Âlimin sohbeti, cahilin ibadetinden daha faydalıdır.

Tags:
Community,Public Service,Religious Center
Category:
Community