SAKLI CENNET DEREBUCAK

BU SAYFA DEREBUCAGIN KÜLTÜREL VE DOGAL GÜZELLİKLERİNİ TANITIM AMACI İLE OLUSTURULMUSTUR GEZİLECEK VE GÖRÜLMEYE DEGER YERLERİYLE GİYİM TARZI YEMEK VE FLORA TÜRLERİYLE TANITIMI AMACLANMAKTADIR DEREBUCAGIN...

İlçenin kuruluşu 1200-1300 yılları arasına kadar uzanmaktadır. Önceleri Antalya ile Akseki ilçesine bağlanmış, 1900 yılında Akseki'den ayrılarak Seydişehir İlçesine bağlanmıştır. 1967 yılında belediye teşkilatı kurularak Beyşehir'e bağlı hale getirilmiştir.
1987 yılında kabul edilen 103 ilçe Kurulması Hakkında Kanun ile ilçe olmuş Agustos 1998 de fiilen ilçelik hüviyetini kazanmıştır.
Konya il merkezinin 140 km. batısında yer alan Derebucak, Toros Dağları'nın keşfedilmeyi bekleyen yayla, tepe ve mağaraları ile Konya'nın şirin ilçeleri arasında yer almaktadır.
4 kasaba ve 4 köyü bulunan Derebucak ta halkın geçim kaynağını gelişen imar işleri yani inşaatcılık oluştururken 1968 yılından itibaren yurt dışına işçi olarak gidişler başlamıştır. Avrupa ülkelerine yapılan işçi sevkiyatı sonucu ilçe merkezinde kooperatifcilik, hayvancılık, tarım vb bütün işler bitme noktasına gelerek günümüzde sadece hoby amaçlı yapılmaya başlamıştır. Fakat kasabalarında ve köylerinde tarım ve hayvancılık başta olmak üzere bazı uğraşlar hala aile bütcesine onemli katkılarda bulunmaktadır. Günümüzde 15.000 hektar alanda tarım yapılabilmekte, bunun da 2.500-3000 dönümlük bölümü sulanabilir arazi oluşturmaktadır. Patates, domates, fasülye, mısır, soğan, nohut, buğday, arpa tarımı yapılan Derebucak'ta her hangi bir sanayi tesisi bulunmamaktadır.
Gencek Kasabasında Av tüfekleri üretim ve Pazarlama Kooperatifi, ilçe Merkezinde Tarım Kredi Kooperatifi bulunmaktadır. Ayrıca Gencek ve Yukarı Kayalar Kasabaları ile Pınarbaşı Köyünde tarımsal amaçlı kooperatif vardır.
Okuma-yazma oranı oldukça yüksek olup % 95'e ulaşmaktadır.
Mağaralarıyla dikkatleri üzerine çeken Derebucak merkezinde Balat Mağarası ile Çamlık Kasabasındaki Suludere ve Körükini Mağaraları ilginç doğal oluşumlar arasında sayılır. Taşlıpınar Köyünde bulunan Hitit kabartmasi bölgedeki yerleşimin Hitit dönemine kadar uzandığını doğrular.
İlçe merkezinde Derebucakspor adıyla faaliyet gösteren spor kulübü bulunmakta olup, Konya 2. Amatör ve Küme futbol Liginde Mücadele etmekte iken belirli olmayan bir süre ligden çekilmiş bulunmaktadır.

DEREBUCAK TARİHİ
İlçenin kuruluşu Anadolu Selçukluları zamanına kadar gider. Selçuklular zamanında ilçemizin sınırları içinde bugün hala kalıntıları görülen küçük köyler kurulmuştur. Bayramyeri, Bıçakçı (Buçahcı), Balat, Yukarıköy ve Yaka bölgelerinde bu izler rahatlıkla küçük bir yüzey incelemesi sonucu görülebilmektedir.
Bu bölgeleri görmenizi öneririm, yararlı olacaktır. Zamanla bu bölgede yaşayan halkımız arasında sınır kavgaları ve anlaşmazlıklar meydana gelir ve oturup anlaşmaya vararak birlikte bir köy kurmaya karar verirler, bugünkü Derebucak oluşturulma sürecine girer. Köyler toplanıp tek bir merkezde yaşamaya başlayacaktır. Bunun için önce Boğaz bölgesinde köy kurmaya karar verilir. Ama daha sonra rivayete göre manevi inancın etkisiyle Derebucak’tan önce kurulduğu bilinen Taşlıpınar’da yaşayan sevilen değer verilen bir kişi fikri alınmak üzere köye davet edilir.
Gelen gizemli kişi bu yerin dar, çevreye kapalı, bir rivayete göre şeytanlı olduğunu ve buranın uygun olmayacağını söyler. Ve toplanmış halkı arkasına alarak yürür. Bugünkü merkez caminin yanında yer alan köy odasının bulunduğu noktaya kadar gelir. Etrafına bakar ve eliyle işaret ederek doğu yönünden gelen Düden ve Dereboğazı vadileri, güneyden gelen bur(u)nucu vadisi, batıdan gelen Hüsünöğü yollarının kavşak noktasının tam burası olduğunu ve çevreye hakim olduğunu söyler. Burası hiç kimsenin itirazına neden olmaz ve kuruluş için dua ve şükür edildiği söylenir. Ve Derebucak doğar. Zaman 14. yy başlarıdır.
İlçenin batı tarafında oturan halk Bayramyerinden gelmiş olan Yörük Veli oğulları olarak anılırlar, kuzey tarafındaki Hacılar ve üst mahalledeki oturanların çoğu Yukarıköy’den ve Demirciler’de Balat’tan gelmişlerdir. Bugünkü Kenankuyu’yu Kenan isminde bir yörüğün yaptırdığı bilinmektedir. Bu yörüğün yanında hizmet eden Kerim ismindeki şahsın burada evlenerek yerleştiği ve Dadalel, Kerimel, Kabışel sülalelerinin bu soydan geldiği kabul edilir.
Kuruluş yıllarında meraların bolluğu ve ekilecek zirai alanların azlığı nedeniyle büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği ailelerin başlıca geçim kaynağı olmuştur. Bunun yanısıra çiftçilikte sınırların sonuna kadar zorlanmasıyla önemli bir geçim kaynağı olmuştur. Zamanla hububatın yanısıra sebze ve meyve ekimi de yaygınlaşmıştır. Elma bahçeleri, üzüm bağları, mısır tarlaları, patates, soğan, fasülye bostanları vb. bugün hayal edemeyeceğimiz ölçüde yaygınlaşmış ve gelişmiştir.
Yine o yıllardan yakın tarihe kadar demircilik mesleği (demirciler sülalesi yapıyordu) bir ölçüde de olsa süre gelmiştir. Bunun yanında çark eğrilerek pamuk ipliği ve pamuk ipliğinden de bez dokunarak değişik giyim ve tekstil eşyası, yatak, minder, divan örtüsü, perde, minder örtüsü üretimi önemsenecek derecede üretilmiş ve ihtiyaçlara yeteri kadar cevap vermiştir. Derebucak bezi çevre yerleşimlere satılan ticari bir mal haline bile gelmiştir.
Küçük el sanatı ve el sanatı olarak alaca ve beyaz bez dokumacılığı yanında giyim ürünleri, değişik ev ihtiyaç eşyaları kilim, kolan, heybe, çul, çuval, çorap, kışlık pantolon vb. imalatı ilk kuruluş yılarından beri bilinmekte olup yakın tarihe kadar taşınmıştır.
Eğitim ve öğretim bilindiği kadar düzenli değildir. O yıllarda bütün dünya da bunun böyle olduğu zaten kabul görecektir. Eğitim ve öğretim saraya ve onun yakın çevresine ait kişilere uygun görülür. Halk genelde karın doyurmak kaygısındadır. Eğitim ve öğretim ihtiyar gün görmüş kişilerin çocuklara işlerinden arta kalan kısımlarında dini ve bazı ahlaki kavramları öğretmekleriyle sınırlı kalmıştır.
Günümüzden yaklaşık 200-250 yıl önce ilk önemli eğitim kurumu bölgeye getirilmiştir. Belki de kendi alanında bu günkü yüksek okullara, üniversitelere denk görülebilecek, Seydişehir’de merkezi bulunan büyük bir medresenin Derebucak’a bir bölümü kurulur ve eğitim vermeye başlar. Bu günkü Merkez Camii’nin olduğu alana, batı yönlü dik çatılı, iki sıra halinde tanzim edilmiş sekiz-on derslikli medrese binası inşa edilmiştir. Bu okula çevre yerleşimlerden de yabancı öğrenciler gelerek eğitim görmüşlerdir. Okul eğitim hayatına 1.dünya savaşına kadar devam eder.
Medresede yabancı hocaların yanında Derebucak’tan zamanla yetişen yada başka bir okuldan hocalık yeterliliğini elde ederek köydeki medreseye gelen ve ders veren Derebucaklı hocalarda bulunmaktadır. Bunlardan bilinenler: Büyük Eyüp Efendi, Küçük Eyüp Efendi, Hasan Efendi, Mehmet Efendi, Hacı Hamit Efendi, Hacı Rahim Efendi, İbradı’lı Osman Efendi. Hamit Efendi zamanında 1. Dünya savaşı’nın patlak vermesiyle medrese teşkilatı dağılır. Köyün bütün erkekleri askere alınır.
Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla ülkede yeni bir rejim başlar ve eğitim öğretimde Osmanlıca terkedilerek bu günkü alfabeye geçilir. Derebucak’a yeni eğitim sistemi 1927 yılında bir ilkokulun açılmasıyla kısmen getirilir. Kısmen diyoruz çünkü eğitim sürekliliği bir türlü yakalanamaz. Eğitim ancak 1945’te aralıksız ve düzenli olarak sürdürülme olanağına kavuşur.
Derebucak 1967 yılına kadar muhtarlıkla idare edilmiştir. Cumhuriyet kurulmazdan önceki devirde uzun bir süre muhtarlık görevini (ölünceye kadar) Hacılardan Abdullah Efendi yapmıştır. Önceleri Alanya, Akseki’ye bağlıyken sonra Seydişehir, 1968’de ise Beyşehir’e bağlanmıştır.
Belde 1 dünya savaşından yaklaşık 1980 yıllarına kadar çok zor bir devrenin içinden geçer. İnsanlar açlıkla ve yoklukla karşı karşıya kalırlar. Üstelik 1927, 1943 ve 1955 yıllarında üç büyük yangın beldeyi tamamen yok etmiştir. 27 yangınından önce Derebucak’ta dokuz tane köy odası bulunmaktaydı. Kahvehane kültürü önceleri yoktur. İnsanlar özellikle kışın iş olmayan günlerde köy odalarında toplanıp yemek yer, çay içer ve muhabbet ederlerdi. En eskiler bildikleri hikayeleri, olayları, mitleri ve atalarını anlatırlardı. Bu bilgiler kuşaktan kuşağa geçer ve insanlar geçmişleriyle aralarındaki bağı hiç koparmazlardı. Odalarda elden ele dolaşan Siret adlı bir kitaptan söz edilir. Bu kitaptan parçalar okunup dinlendiği söylenmektedir.
Komşu köylerle ilişkilerin çok ileri düzeyde ve samimiyet içinde geçtiği anlatılmaktadır. Düğünlerde ve bayramlarda herkesin bir araya geldiği, yemeklerin yenip güreşlerin tutulduğu ve at üzerinde cirit oynanarak şölenler düzenlenmekteydi.
Derebucak’ın 1987 yılından itibaren yönetim şekli kaymakamlıktır.

Category:
Community