CHA / Cevizli Haber Ajansı / Akseki - Antalya

ANTALYA YÖRESİ HABER VE YORUMLAR /FOTOĞRAF - VİDEOLAR.

http://kagrasradyo.blogspot.com.tr
http://kagrasradyo.tr.gg/
http://kagrasradyo.blogcu.com/kagras-radyo/19669140

http://tozkan07.blogspot.com/

http://www.youtube.com/user/tozkan07
---------------------------------------------
http://www.dailymotion.com/tozkan07
--------------------------------------------------------
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10150516970114656&set=a.10150516969824656.395642.638614655&type=1&ref=nf#!/groups/42014453745/
-------------------------------------------------
http://www.cevizli.bel.tr/
---------------------------------------
http://www.cevizlililer.org.tr/
--------------------------------------------------
http://www.panoramio.com/user/2501720
------------------------------------
http://www.panoramio.com/photo_explorer#view=photo&position=523&with_photo_id=16321421&order=date_desc&user=2501720
-------------------------------------------------
-T A R İ H İ M İ Z -
Mazisi çok eskiye dayanan yerleşim bölgemiz Cevizli'nin geçmişine göz attığımız zaman ilk önceleri Bizanslıların elinde bulunduğunu görmekteyiz. Bizanslıların bir uç gözetleme mevkii durumunda bulunduğunu yapmış oldukları kaleden (Hisar) anlamaktayız.son zamanlarda kendi çabamızla okuttuğumuz yazılardan o zaman ki kralın yazlık yeri olduğu tesbit edilmiştir. Yüksek bir mevkide kurulan kaledeki kalıntılar bunun birer canlı belgesidir.alınan bilgilere gore kale 1933 yangınına kadar sağlam olduğu ama bilinçsizce yıkılıp taşlar evlerde kullanılmıştır.
Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Alâiye (ALANYA) çevresi alınmış ise de buralar için bir kayıda rastlanmamıştır.
Fatih Sultan Mehmet zamanında Anadolu Türk Birliği'nin sağlanması için İstanbul'un fethinden sonra bu yerleşim bölgesi Bizanslılardan alınmıştır. Kalenin karşısındaki türbede merhum Sarı Şeyh Hüseyin Efendi o dönemde Osmanlı ordusunda Kolağası (Önyüzbaşı) rütbesiyle bu yörenin fetih harekâtına girişmiş, emrindeki kuvvetlerle Bizanslılar arasında yapılan mücadeleyi Osmanlı kuvvetleri kazanmıştır. Fakat Sarı Şeyh Hüseyin Efendi şehit düşmüştür.
Bu beldenin Osmanlı İmparatorluğu'na katılmasından sonra Fatih Sultan Mehmet, Küffardan (Gâvurdan) alınan topraklara derhal Anadolu'da göçebe hayatı yaşayan Türk aşiretlerinin yerleştirileceği fermanını buyurması üzerine bu ferman gereği Anadolu'da göçebe halinde yaşayan Türkmen aşiretlerinden Zekeryeli, Sofulu, Hacı Karalı, Kitreli ve Takyeli (Tekyeli) oymaklarından biri veya birkaçı 85 hane olarak bu bölgeye gelmişlerdir. Sarnıç suyunu merkez yapıp Karataş, Evliyabacı, Dibek Önü ve Sarnıç (Yassı Kaya'nın) dibine çadırlarını kurup yerleşmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet bu bölgeyi Osmanlı topraklarına katar. Bizanslıların bir ileri karakolunu imha eden ve savaşta şehit düşen Kolağası Sarı Şeyh Hüseyin Efendi'nin fedakârlığından dolayı ruhuna izafeten ikinci bir ferman buyurarak buraya yerleşen Türkmen aşiretlerinden yalnız 66 haneden toplanan Aşar vergisinin gelirini yine bu beldede açılan bir aş evinde kaynatıp dağıtılmasını ferman buyurmuştur. 1933 yılına kadar mukaddes bir vesika gibi saklanan bu ferman maalesef 1933 yılı büyük yangında yanmıştır. Elimizde o döneme ait bulunan iki ferman ise aş evini yürüten kişinin elinden burasının zorla alınmak istenmesi üzere; buna karşılık Alanya Kadısı'na baş vuran, aş evi işletenin haklı olduğunu bildirir. Bu mahkeme ilâmı da o devrin padişahı tarafından onaylanmıştır.
Sarı Şeyh Hüseyin Efendi'nin medfun olduğu türbe zaman zaman onarılmış ise de; burayı ticaret için taşraya giden bir şahıs ticaret dönüşü türbenin çatısını yeniden imar ettirmiş, herhalde ustalık hatası şiddetli bir fırtına esince yüksek bir yerde kurulmuş olan türbenin çatısını uçurmuştur. Halk ise, "Herhalde filân adamın parası haram, dede yaptırdığı çatıyı beğenmedi" diye söylentiler çıkarmıştır.
Her zaman aş evi kaynarken dualar yapılıp, halk devamlı ziyaret ede ede Sarı Şeyh Hüseyin Efendi'nin Osmanlı ordusunda bir subay olduğu unutulmuş bir dede (veli) diye ziyaret edilmeye başlanmış, yağmur duaları türbede yapılır olmuş, gurbete çalışmaya gidecekler türbeyi ziyaret ederek paralar konup adaklar adanırmış.mahalle çocukları bu paralarla bir somun ekmeği almak ,bisküvi lokum ve beyaz helva alırlardı.en büyük lüksleri bunlardı.
Bu türbeye ziyaretler Cumhuriyet devrine kadar devam etmiştir. Ne zaman ki türbe ve zaviyeler kapatılacak diye kanun çıkması üzere dek. Türbeye toplu ziyaretler yapılmaz olmuştur. Son zamanlarda yine bir hayırsever kişi türbeyi onarmış ise de bugünkü haline türbe merdivenleri ile birlikte Cevizli Yardımlaşma Derneği tarafından 1970 yılında yaptırılmıştır.
Türbeye çıkan yol merdivenlerinin bir kısmı orijinal bizans oyma taş merdivenleridir.
Buraya yerleşen 85 haneli Türkmen aşiretlerinin bazı özellikleri; hayvancılıkla uğraştıkları, iyi atlara sahip oldukları, güzel ata bindikleri, Evliya Bacı mevkiinde 3 adet yel değirmeni olduğu, bilâhare çadırları terk edip yaptırdıkları, zamanla hayvancılığı bırakıp ziraat ile uğraşmaya başlamaları bir yerleşmeye nitelik olarak belirtilmiştir.
Ormanlarla kaplı olan ovanın ise, ziraata geçilmesi üzerine tarla açılması, kaleden bazı taşların mezarlıklara taşınması ve oradan da ovayı basan suyun önüne yapılan kanal mevkiindeki duvara, mezarlıklara getirilmiş olan taşların kağnı arabaları ile taşınması zamanla toplu yaşamaya başlanmasının birer delili olduğu anlaşılmıştır.
Yerleşim merkezimizin ismi Cumhuriyetten önce Gağras'tı. Bu isim gâvur as kelimesinden de gelebilir, yahut kar az denmesi zamanla Garas diye söylenmiş olabilir. Cumhuriyetten sonra Yeşilköy adını alır. Mektup işlerinde İstanbul Yeşilköy ile çok karışıklık olduğundan çözüm yolu olarak Yeşil köyün değiştirilmesi düşünülüp, Öte Yaka mevkiindeki ceviz ağaçlarının çokluğuna izafeten Cevizli adı verilmiştir. Bilâhare bahçelere çok gölge yaptığı ve ceviz ağacının mobilyacılıkta geçer akçe olduğu için peyderpey kesilip satılmıştır. Uzun zamandır ziraatla uğraşan halkımızın tarlalarını, bahar aylarında karların erimesi ile Ütük mevkiinden çıkan ve Karasu adı ile anılan kar sularının mevcut tarlaları basması üzerine ziraat yapılamıyordu, nüfus yoğunluğu gittikçe artmakta ve yaşam sıkıntıları baş göstermekte idi.
İbtidaî ziraatten kısmen de olsa sanayiye geçilince köyden şehre göçün bir örneği olarak; Cevizli halkı ilk önce Ege mıntıkasına, bağ ve çapa işlerine, bilâhare İstanbul'a seyyar satıcılık işlerine alışmışlar, zamanla 6 ay gurbette çalışıp, 6 ay da köyde kalınırmış. Bu alışkanlıktan da vazgeçilerek devamlı dışarıda yerleşmeyi düşünmüşlerdir. 1960 dan itibaren ekseriyeti ve merkezi İstanbul Kasımpaşa olmak üzere Kasımpaşa,pendik ve bahçelievler ve civarına yerleşmişler ve iş-güç sahibi oldukları halde öz memleketleri olan Cevizli'den de ilgilerini kesmemişlerdir.ayrıca yeni evler yaparak baba ocaklarını söndürmemişlerdir.emekli olan insanlarımız yaz aylarının büyük bir kısmını köyümüzde geçirmektedir.
İstanbul Kasımpaşa'da vefat eden hemşehrilerimiz Kulaksız mezarlığında meftun olarak yatmaktadır.hala hemşerilerimizin bir kısmı cenazelerini köye götürmektedir.
Cevizli'ye de civar komşu köylerden gelip yerleşenler olmuştur. Bu gelip yerleşenlerin ekseriyeti orman ürünleri alım satımında ve nakliyat işlerinde uğraşmaktadırlar.
Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde 29 Ekim 1933 yılında Cumhuriyeti kutlamak için yapılan şenliklerde, ilkokuldan aşağısı eskiden hep harman yeri olarak kullanılırmış. Harman yerinde halk Cumhuriyeti kutlarken gece Dibekönü kuyusunun üst tarafında bir evde yangın çıkmış, rüzgârın da esmesi üzerine kısa zamanda köyün büyük bir kısmı, hemen hemen tamamı yanmış, yalnız yukarı mahallede birkaç ev kalmıştır. O devirde Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal: "Yurtta bir vukuat var mı?" diye sorduğunda, "Yoktur efendim; yalnız Antalya İli Akseki İlçesine bağlı Cevizli Bucağı halkı Cumhuriyeti kutlarken gece yangın çıkmış, kasaba maalesef yanmıştır" diye söylenmesi üzerine; "Benim vefakâr ve cefakâr milletim neyin üstesinden gelmemiştir" diyerek hemen cüzdanını çıkararak 1000 lira veriyor ve: "Derhal yanan evler yapılacak" diye emir buyuruyor. Bu emir gereği 104 hane plânlı bir şekilde yapılıyor ve hak sahiplerine kura ile evlerin anahtarları teslim ediliyor.Türkiyen,n ilk planlı kasabası cevizlidir. Kasabanın yeni yapılan evler ile büyümesi üzerine mezarlığa yaklaşıldığı için, mezarlık Galemlik mevkiine kaldırılıyor. 1934-1939 yılları arasında vefat edenler Galemlik mezarlığına defnediliyor. 1940 yılından sonra ise tekrar eski mezarlığı kullanmaya başlanılıyor.
Evveliyatında tek mezarlık olduğu halde zamanla ortasından geçen yolun genişletilmesi ile mezarlık önce ikiye, bilâhare ortasından geçen kanaldan dolayı üç kısma ayrılmıştır. Işık mezarlık, Karanlık mezarlık ve Yeni mezarlık olarak eski isimlerinden esinlenerek günümüzde adlandırılmıştır.
-------------------------------------------------------------

Coğrafi Konum-----
Cevizli kasabasının coğrafi konumu ve Doğal özellikleri
‘’Birden sanki bütün dünya önümüzde eğildi. Hızla inişe geçtik. Durumumuz bir kartalın pikesini andırıyordu. Uzun ve kısa köknarlardan oluşan orman, çaylaklar, sincaplar hepsi gözümüzün önünden film şeridi gibi geçip gitti. Ortalıkta hiç insan ve ev yoktu. Bu muhteşem güzellikteki yer herkesten ve her şeyden uzakta olmasına rağmen, insanda coşku yaratıyordu. Bir vadiden geçerek yolumuza devam ettik. Önümüze gelincikler ve düğün çiçekleri çıktı. Bu manzara karşısında zaman zaman rüyada olup olmadığımı anlamak için kendimi kontrol etmeye çalışıyordum. Bir süre sonra nihayet küçük bir köye geldik. Buradaki kırmızı kiremitli ahşap evler, eğilmiş çam dallarının arkasından Japon köylerindeki evleri andırıyordu. Küçük bir gölette yıkanan çocuklar, sağa-sola koşturarak havlayan çoban köpekleri, kazlar, ördekler içinde bulunduğum bu manzarayı tekrar görebilecek miyim diye bir duygu yaşattı bana. Sanırım yaşadığım sürece bu manzaralar gözümün önünden hiç gitmeyecek.’’
Cevizli kasabası, Manavgat ilçesinin 80 km. kuzeyindedir. Antik dönemde Pisidia bölgesinde yer alan küçük bir kasabadır. Birçok arkeologlarca ziyaret edilmesine ve bazı kitabeler bulunmasına rağmen, antik dönemdeki ismi, ancak 1965 yılında iki kitabe üzerinde keşfedildi. Kagrai olarak tespit edilen bu isim, son zamanlarda Kağras olarak anılıp, neredeyse 300 yıldır hiç değişmeden ulaştı.

Antalya’ya 190 kilometre uzaklığı olan Cevizli, gözden uzak Torosların bağrına gizlenmiştir. Antalya-Konya karayolu üzerinde, İç Anadolu’yu Akdeniz’e bağlayan bir kavşaktadır. Antalya’dan gelirken, Manavgat’ı geçince, kuzeye doğru tırmanarak, zümrüt yeşili yaylalar ve karstik araziler arasından geçip, Akseki, yol ayrımından, yaklaşık 25 km. sonra Cevizli’ye ulaşırsınız. Özellikle Akseki ilçesinden sonra yemyeşil bir sahada karşınıza çıkan kasaba, sanki bir Anadolu hikâyesinden, çıkmış gibi karşınıza gelir.

Tarihi kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Antik dönemden itibaren Side ve Konya arasında bir istasyon vazifesi görmüştür. Bu gün ise Akseki-Beyşehir arasında aynı görevi sürdürmektedir. Torosların kuzey yamaçlarında kurulmuş, şirin, yeşil bir kasaba olan Cevizli, güneyin kuzeyle buluştuğu noktadadır.

Kasaba, Antalya ilinin kuzeydoğusunda, Toros Dağlarının yüksek ve engebeli bir kesiminde yer alır. Sahanın coğrafi özellikleri, topografya ve yükselti koşullarının kontrolü altındadır. Akdeniz Bölgesi içerisinde kalmasına rağmen, iklim elemanlarının gösterdiği değerler açısından bölge genelinden ayrılır. Saha, Akdeniz Bölgesi içerisinde aşırı sayılabilecek iklim değerlerine sahiptir. Bunun nedeni ise yükselti koşulları ve coğrafi konumdur. Cevizli Kasabasının iklimi, güneydeki Akdeniz ve kuzeydeki karasal iklim yayılış alanları arasında bir geçiş iklimi karakteri gösterir. Akdeniz ve Karasal iklimin etkisi altındadır. Yaz aylarında iki üç aylık kurak geçen periyodun dışında yoğun yağış alan bir yerdir. Dağların kabarıklığı ve yükseltisi şiddetli tesirleri keser. Denizden uzaklığı ve yüksekliği sonucunda karasal iklim özellikleri gösterir. Bölgenin çok kuytulu ve parçalı olması, iklimlerin sert ve uzun sürme özelliğini ortadan kaldırır. Kışların bol kar yağışlı yapısı, yüksekliği nispetinde değildir. Yazlar serin, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. Yağışlar ilkbahar ve sonbahar aylarında düşer. Kar, aralık-ocak-şubat aylarında yerde kalır.

Toprak ve bitki coğrafyasının zenginliği, jeolojik devirlerde geçirdiği evrim, taş yapısı ve topografyası, dünyanın sayılı coğrafyası arasında olduğunu gösterir. Yer üstü ve yeraltı aşındırması kasaba ve çevresinde çok yaygındır. Toprağın kalkerli oluşu, dağların belirli bir yönde sıralanmaması ve su gücü, aşındırmayı kuvvetlendirmiştir. Yeraltı sularının kalkeri eritmesiyle oluşan çöküntüler, dağların birbirine boğazla bağlanmasına sebep olmuştur. Yerüstü ve yeraltı aşındırması buralarda o kadar şiddetle çalışmıştır ki yontulmadık, kesilmedik, parçalanmadık bir köşe kalmamıştır. Yeraltı suları kalkeri erittikçe ve altını oydukça üstü çökmüş, dağlar arasında başlı başına veya birbirine birer boğazla bağlı çöküntüler, buraların tabiriyle Alanlar, Yazılar, meydana gelmiştir. Çöküntülerin çokluğu ve derinliği, yeraltı akarsu şebekesinin ne kadar kuvvetli ve yayılmış olduğunu gösterir. Bu çöküntülerle arada kalan dağlar arasında büyük meyil farkları hâsıl olunca, üstten aşınma da ona göre şiddetli olmuştur. Dağ kütlesinin üst tarafları hep çıplaktır.
Cevizli Kasabası çevresinde yer alan dağlar, yüksek karstik duvarların ve derin vadilerin ardında, gözden uzak kalmış ormanlarıyla, eteklerinde onlarca soğanlı bitki türünü barındırır ve yaban hayvanları için sessiz bir yaşam ortamı sağlar. Bitki örtüsü maki örtüsünden kurtulmuş, iğne ve geniş yapraklı orman örtüsüyle buluşur. Özellikle Teke Belinde, orman taş ve toprakla sevişir, birbirine bağlanır. Bu ormanlar, biyolojik çeşitlilik değerlendirmelerinde kullanılan olgunluk ve bütünlük gibi ölçütler göz önüne alındığında, oldukça yüksek bir değere sahiptir. Yağış miktarının fazlalığı da bölgenin ağaç türleri açısından çok çeşitli olmasına yol açmıştır. İğne yapraklılardan, ladin, ardıç, andız, katran, sedir, köknar, karaçam, geniş yapraklılardan ise çınar, meşe, karaağaç, dişbudak, titrek kavak bölgede yaygın olarak görülebilen türlerdir. Ayrıca çıtırık, tesbi, piynar ve böğürtlen bitkileri görülür. Ormanların karakteristik seyrek dokusu, kayalık yamaçlar ve orman içi açıklıklar, otsu bitkiler açısından da önemli bir zenginliğe imkân tanımaktadır. Akseki’nin içinde bulunduğu havza, aynı zamanda İbradı, Cevizli, Kuyucak, Bademli, Değirmenlik ve Ormana’yı da içine alır. Havzanın Cevizli Kasabasına etkisi, doğanın eşsiz güzelliklerinin yanı sıra, zengin bir bitki coğrafyasına ev sahipliği yapmasıyla görülür. Bu coğrafya adeta soğanlı bitkiler cennetidir. Kardelen, Lale, Sarı Çiğdem ve Sümbül bir kaç örnektir.
‘’2000 yıl önce başlar tarih Kagra’da. Selge’den bir aile Kagra’nın kuruluşunda etkin bir rol oynar. Zeus’a adar yaptığı tapınağı. Tepenin başına sunak yerleri, heykeller diker. Budamia, Simiun, Hotaria, Emeria yerleşimleri çevresinde gelişir. Bir istasyon olur Side’den başlayıp İconoım’da (Konya) son bulan tarihi yolda. Yol vermez İsauralılarla Homanandlar Roma’ya.
Ceceler-Karakışla arasında haberleşme kulesi kurar, Emerye kalesinden haber uçurur Kagra’ya, Manastır’a, Söyler’e, Kızlar Penceresine’’.
Yazan : Murat Arslan

Category:
Society & Culture Website